“SÖZDE UZMANLARI” CİDDİ ŞEKİLDE TAKİP ALTINA ALMALI

Sözde Uzmanlardan Korunma Kılavuzu

Sözde uzmanların ciddi şekilde takip altına alması gerektiğini belirten  Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Kişilerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elgiz Yılmaz, “mesleki ünvanların kullanılmasına ait kurallar gözden geçirilmeli, medyada ve bazı dizi filmlerde sıkça gündeme getirilen bazı meslek gruplarının itibarsızlaştırılmasının karşısında durmalı” dedi.  

“Sözde uzman”, her yöne uyabilen, bilimsel gerçeklikten uzak, otoriteler tarafından kabul edilmiş istatistiklerle desteklenmemiş dikkat çekici ve fazlasıyla umut vaat eden ifadeler kullanır. “Bu kişiler uzmanı olduğunu iddia ettiği alana ait özel ve önemli bilgiler aktarmak yerine; kendi yetkinliğini över, en iyiyi kendisinin bildiğini sıklıkla dile getirir” diyen Yılmaz, bu insanların “ben” dilini  ön plana çıkarttığını vurguladı. 

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Kişilerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elgiz Yılmaz,  sözde uzmanlara karşı dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili soruları cevapladı.

Sözde uzman kimdir?
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “uzman” şöyle tanımlanmaktadır: “belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan”. Günümüzde birçok meslek dalında uzman olabilmek ve uzmanlık sıfatını kullanabilmek için belirli yetkinliklere sahip olmak, belirli sınavları başarmak gerekmektedir. Örneğin; Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS), Diş Hekimliğinde Uzmanlık Giriş Sınavı, Doçentlik Sınavı, Kamu Denetçiliği Uzman Yardımcılığı Sınavı…vb.

Bireyler uzmanlık alanlarını pekiştirmek veya yeteneklerine, ihtiyaç alanlarına göre yeni uzmanlık alanları edinebilmek için üniversiteler bünyesindeki yüksek lisans programlarına ve Sürekli Eğitim Merkezleri’ndeki eğitim ve sertifika programlarına, özel kuruluşlar tarafından düzenlenen workshoplara katılmaktadır.

Gerçek hayatta uzman olmak bu kadar ciddiye alınan bir nitelik iken; öte yandan her alanda kendini uzman gösteren, abartılı ve gerçek dışı cv’ler hazırlayarak, sahte diplomalarla çalışan, diploması olmasına rağmen etik çalışmayan, medyanın gücünü kullanarak haksız gelir elde eden  “sözde uzman”lara rastlamaktayız.


Nasıl anlaşılır?
Alanında uzman, konusuna hakim kişi karşısındaki kitleye hitap ederken o kitlenin ihtiyaçlarına göre aktardıklarının içeriğini çeşitlendirebilir. Konu hakkında kendisine yöneltilen her türlü soruyu cevaplayabilir, farklı alanlardan örnekler ve bilgilerle destekleyerek açıklamalar yapabilir. Uzmanlık alanına ait kelime hazinesi zengindir. 
Oysa “sözde uzman” klişe diyebileceğimiz herkes tarafından bilinen ifadelerle yuvarlak, her yöne uyabilen, bilimsel gerçeklikten uzak, otoriteler tarafından kabul edilmiş istatistiklerle desteklenmemiş dikkat çekici, fazlasıyla umut vaat eden ifadeler kullanır. Uzmanı olduğunu iddia ettiği alana ait özel ve önemli bilgiler aktarmak yerine; kendi yetkinliğini över, en iyiyi kendisinin bildiğini sıklıkla dile getirir. “Ben” dili ön plandadır. 

Korunma yolları nelerdir?
Özellikle ülkemizde meslek odalarının; 
-“sözde uzmanları” ciddi takip altına almalı, 
-mesleki ünvanların kullanılmasına ait kurallar gözden geçirilmeli, 
-medyada ve bazı dizi filmlerde sıkça gündeme getirilen bazı meslek gruplarının itibarsızlaştırılmasının karşısında durmalı.
Mesleki örgütlenmesi olmayan meslek dallarının ivedilikle bu bilince erişerek harekete geçmesi gerekmektedir. 
Medya organlarının insan kaynakları eklerinde, lise ve üniversitelerde düzenlenen meslek tanıtım seminerlerinde sektör temsilcileri ile eğitimciler el ele vererek “uzmanlık” alanlarının kirletilmesinin önüne geçmelidir.


Sözde uzmanların ne gibi zararları olabilir?      
Üniversitelerde bazı derslere 1-2 saat konuk konuşmacı olarak katılan kişilerin CV’lerine hemen “X Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi” ifadesini eklediklerini, bu sayede kendilerine haksız değer kazandırdıklarını sıkça görüyoruz. Evet derslere katılarak aktardıkları sektöre deneyimleri teorinin pratikle desteklenmesi açısından oldukça kıymetli; ancak “öğretim üyeliği” YÖK Kanunu tarafından tanımlanmış, belirli kriterlerin yerine getirilmesini gerektiren bir akademik ünvandır. 

Psikoloji eğitimi almadan, birkaç kişisel gelişim seminerine katılarak, yerli veya yabancı birkaç kaynak kitap okuyarak bireylere psikolojik danışmanlık vermeye kalkan “sözde uzmanlar” görüyoruz. İnsan psikolojisine hakim olmadan bu tür terapiler yapmak, tavsiyelerde bulunmak ruh sağlığı üzerinde tamiri olmayan zararlara neden olabilir.

Bir diğer içi boşaltılan uzmanlık alanlarından biri de “koçluk”. İlişki koçu, iletişim koçu, tüp bebek koçu gibi sıfatlar altında hizmet veren isimler görmekteyiz. İletişim süreçlerini, tek yönlü, çift yönlü, bireyden kurumsal iletişim stratejilerini ve teorilerine hakim olmadan bireylere ilişkilerine, ailelerine, iş ve özel yaşamlarına ait reçeteler vermek çok zararlıdır. Çünkü koçluk sürecinde koç için her birey tektir, özeldir. Koç, koçluk alan kişinin kendindeki mevcut potansiyelini tanımlar, hedeflerini netleştirmesini sağlar ve geleceğini net bir şekilde görmesi için ona kılavuzluk yapar. 

Kelime anlamıyla “koç” Türkçe ’ye İngilizce “coach” kelimesinden gelmiş olup, İngilizce ’ye ise Macarca anlamı taşıma aracı olan “kocsi” ve yapıldığı ilk yer olan Macaristan’ın Kocsi köyünün adından gelmektedir. 18. yy ’da İngiliz öğrenciler, ailelerce koç diye ifade edilen kişilerden derslerinde yardımcı olmaları için veya farklı kişisel gelişim alanlarında gelişmelerini sağlamaları için kılavuzluk alıyorlardı. 

Günümüzde de üst düzey yöneticiler yönetim becerilerini geliştirmek, gerek profesyonel hayatlarında gerekse kişisel yaşantılarında daha verimli sonuçlara imza atabilmek, astlarıyla daha etkin iletişim kurabilmek, ne istediklerini daha doğru ifade edebilmek ve etkin ekip yönetimi yapabilmek; yani gerçek anlamda “lider” olabilmek için koçluk eğitimi almaktadır. 

Etiketler: .

Yorum Yaz